2020
2021 asgari ücret görüşmeleri Covid-19 salgının tüm dünya ve ülkemizde
ağır insani, sosyal ve ekonomik tahribatının yaşandığı bir dönemde
başlamaktadır. Küresel salgın, başta işçiler olmak üzere tüm ücretli
çalışanların yaşama şartlarını daha da ağırlaştırdı. Ciddi iş ve gelir
kayıplarına yol açtı. Nitekim devletin resmi kurumu tarafından
açıklanan son büyüme rakamlarında, çalışanların milli gelirden aldıkları
payın ciddi oranda gerilediği de görülmektedir. 2021 yılında geçerli
olacak asgari ücretin, pandemi koşullarında yaşanan iş ve gelir kaybı
dikkate alınarak insan onuruna yaraşır bir geçim ücreti olarak tespit
edilmesi ortak düşüncemizdir.
Asgari ücret, işçi ve ailesinin günün ekonomik ve sosyal koşullarına
göre insanca yaşamasını mümkün kılacak, insanlık onuruyla bağdaşacak bir
ücrettir. Asgari ücret, çalışanların yaşama ve çalışma şartlarının
düzenlenmesine yönelik önemli uygulamalardan birisidir. Asgari ücret ve
civarında çalışan milyonlarca işçinin olduğu ülkemizde, belirlenecek
asgari ücret rakamı sadece asgari ücretli çalışanları değil, işsizlik
ödeneği, kısa çalışma ödeneği vb. ödemeleri alan hak sahiplerini de
doğrudan etkilemektedir.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Anayasası’nın girişinde, “işçinin ve
ailesinin yalnızca geçimini temin eden ücret, insanca yaşamaya yeterli
bir ücret değildir. Halbuki işçinin insanca yaşaması için yeterli ücrete
sahip olması gerekir” ifadesine yer verilmiştir.
Üç İşçi Konfederasyonu “insan onuruna yaraşır bir asgari ücret”
belirlenmesi taleplerini bir araya gelerek ortaklaştırmıştır.
Anayasamız devlete “çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret
elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli
tedbirleri alma” görevi vermektedir. Ayrıca, asgari ücretin tespitinde
“çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde
bulundurulur” denilmektedir.
Asgari ücret bir pazarlık ücreti değildir. İşçinin ailesiyle birlikte
insanca yaşamasını sağlayacak gelirdir. Asgari ücretin belirlenmesi
müzakerelerinde göz önünde tutulması gereken öncelikli husus,
çalışanların karşı karşıya bulundukları geçim koşullarıdır. Çalışanlar,
yaşanılan ekonomik sıkıntıların nedeni değil mağdurudur ve “ülkenin
içinde bulunduğu ekonomik durum” gerekçesiyle asgari ücretin düşük
belirlenmesi kabul edilemez. Türkiye’nin rekabet şartlarını düşük ücret
politikasıyla sağlamak doğrultusunda bir anlayışı olmamalıdır.
Ülkemizdeki asgari ücret düzeyi AB üyesi çoğu ülkenin gerisindedir.
Bugün ücretliler üzerinde dayanılmaz boyutlarda vergi yükleri
bulunmaktadır. Ücretli çalışanların eline geçen ücret vergi nedeniyle
ilerleyen aylarda düşmektedir. Asgari ücret alan işçiler bile yılın son
aylarında daha düşük ücret almaktadır. Asgari ücret kadar bir gelirin
ücretli çalışanlar için vergi dışı bırakılması yönünde tüm sosyal
taraflar arasında görüş birliği oluşmasına rağmen -şimdiye kadar-
herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. İşverenin sosyal güvenlik primi
düşürülmesine rağmen işçilerin sosyal güvenlik primi muhafaza
edilmiştir.
İşçi temsilcileri, “insan onuruna yakışır” bir düzeyde asgari ücret
belirlenebilmesi için, Komisyon çalışmaları sırasında temel alınması
gereken ilkeleri aşağıdaki biçimiyle savunmaktadır:
• Asgari ücretin saptanmasında Anayasa’da yer alan “geçim şartları”
yaklaşımına öncelikle uyulmalıdır. Günün ekonomik ve sosyal koşullarına
göre işçinin ve ailesinin insanca yaşamasını mümkün kılacak ve insanlık
onuruyla bağdaşacak asgari ücret belirlenmelidir. İçinde yaşadığımız
salgın koşullarının yarattığı gelir kaybı ve gider artışları da dikkate
alınmalıdır.
• Asgari ücret Asgari Geçim İndirimi (AGİ) hariç ve net olarak
açıklanmalıdır. Bu ücretten yapılacak vergi, sosyal güvenlik vb.
kesintiler net tutarın üzerine ilave edilmeli ve yıl boyunca asgari
ücret açıklanan bu net ücretin altına düşmemelidir.
• Ücretlerin asgari ücrete tekabül eden kısmı vergiden muaf olmalıdır.
Ayrıca ücretliler için damga vergisi uygulaması kaldırılmalıdır. Asgari
ücret sonrası ilk vergi basamağı için uygulanacak oran yüzde 10
olmalıdır.
• Asgari ücret, herhangi bir ayırım yapılmadan yine ulusal düzeyde tek
olarak ve yıllık belirlenmelidir. İşçilerin arasında nitelik, kıdem,
işin mahiyeti gibi ekonomik amaçlı değerlendirmelerin tümünden bağımsız
olarak ele alınmalıdır.
• Asgari ücret, ekonomik ölçülerin ötesinde sosyal bir ücret olarak
kabul edilmeli ve bu özelliği temel alınarak belirlenmelidir.
• Devlet çalışanlar arasında ayrım yapmamalı, kamuda geçerli en düşük
aylık tutarını asgari ücret belirlenirken de dikkate almalıdır.
Asgari ücret ile bağlantılı olarak ve günümüz ekonomik koşullarını da
dikkate alarak;
• İşverenlere sağlanan sosyal güvenlik prim desteğin benzeri işçilere de
verilmeli ve işçilerin sosyal güvenlik haklarında bir kayıp yaratmayacak
şekilde işçi SGK prim payı 5 puan düşürülerek bütçeden karşılanmalıdır.
• Pandemi koşullarında işsizlik sigortasından işçilere yapılan
ödemelerin (kısa çalışma ödeneği, nakdi gelir desteği ve işsizlik
sigortası) alt sınırı asgari ücret olmalıdır. Pandemide iş ve gelir
kaybı olan işçilere asgari ücret düzeyinden az olmayan bir nakdi gelir
desteği verilmelidir. Bu destek kayıtsız çalışan işçiler için bütçeden
karşılanmalıdır.
• “Sosyal Devlet” ilkesi gereği “aile yardımı” çalışmayan eş için
uygulamaya konulmalıdır.
• Sendikal örgütlenmenin olduğu işyerleri için asgari ücret teşviki
uygulanmalıdır.
Konfederasyonlarımız, ortak çalışma ilkelerine uygun olarak, ortaya
çıkan görüşleri paylaşmaya devam edeceklerdir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Ergün ATALAY Mahmut ARSLAN Arzu ÇERKEZOĞLU
TÜRK-İŞ Genel Başkanı HAK-İŞ Genel Başkanı DİSK Genel Başkanı